Markayla kitleyi buluşturan kilit yapılanmadır.
Kısa ve etkili, akılda kalıcı, benzersiz, güvenilir olmalıdır.
İnsan beyni sürekli olarak bir şeyleri kaydetme çabasındayken beyin için önemli bir veri haline gelmek hiç de kolay değildir. Tüketici/kullanıcı güven duyduğu, misyonuyla bütünleşen, güçlü olan markaya yönelme eğilimindedir. İşte bu noktada markanın kısa ve hızlı anlatımı olan “slogan” devreye girmektedir.
Reklam kampanyası için slogan kullanımı dönemsel veya kampanyanın kitleye etki seviyesine göre uzun yıllar kullanılabilir. Marka sloganlarında ise dikkat edilmesi gereken nokta mesajın içeriğinden ziyade bu mesajın hangi iletişim diline sahip olduğudur. “Ailenizin Markası” sloganı potansiyel müşteri zihnine kolay kolay yerleşmez. Bunu başarabilmek için o markanın kalite algısının çok yüksek olması ve tüketiciler tarafından “Evet! Gerçekten ailemizin markası” gibi bir düşünce oluşturmuş olması gerekir. Tüketicinin “duygularıyla” hareket ettiğine inanılır. Yapılan araştırmalar da bunu doğrular. Ancak böyle tutarsız bir slogan tüketicilere “mantıksız” gelecektir çünkü bir iddiadır.
Sloganların bir iddiadan çok “beyan” niteliğinde olması gerekir. Bunu bir öneri olarak da düşünebiliriz. Örneğin “mutlu eder” sloganı verdiği vaadi yerine getiremez ve gerçekten mutlu edemezse slogan anlamsızlaşır ve marka güven kaybeder. Bunun yerine farklı bir iletişim dili kullanan markanın “mutluluk için” sloganı sadece bir “beyan” olacağından zihin filtresinden kolayca geçebilecektir. Marka gerçekten mutlu etmese bile markanın iyimser bir beklentisi olarak görülecek ve tüketici tarafından olumsuz bir sav üretilmeyecektir.
Medya araçlarının sayısı arttıkça markaların iletişim çabası içerisinde iletmeye çalıştıkları mesajlar da resmen kaybolmaktadır. Potansiyel müşteriye bu iletişim kalabalığında ulaşabileceğiniz çok değerli 1 saniyelik zaman dilimini heba etmemek akıllıca olacaktır.